top of page
Ziya Güney Doğan

ÖLÜM OLMASA

Ölüm olmasa hayat daha doya doya mı yaşanırdı? Yoksa anlamını yitirir miydi? Bunun cevabını asla tam olarak bilemeyeceğiz. Fakat fikir yürütmekte özgürüz.


Ölüm ve yaşam herkesin bildiği üzere birbirini tamamlayan, canlılığın devamlılığını sağlayan bir döngüdür. İkisinden birisinin döngüden çıkarılması halinde diğeri varlığını sürdüremez. Biz bilimsel gerçeği bir kenara bırakıp edebi, duygusal tarafına bakalım. Farz edelim ölüm bir gece ansızın hayatlarımızdan çıktı ve bizi sonsuz yaşam ile baş başa bıraktı. Başta kulağa eğlenceli gelmekte. İstediğimiz her şeyi yapabiliriz, sonunda ölüm yok nasıl olsa. İlk başta kendimizi yenilmez, her istediğini elde edebilecek tanrısal varlıklar olarak hayal ederiz. Bu düşünce müthiş bir kaosu berberinde getirir. Kendi koyduğumuz değerleri, normları kendi ellerimiz ile yıkarız. Çünkü bu normlar, temelinde ölüm korkusuna dayanılarak konulmuş kurallardır. Zaten insan ölüm korkusundan dolayı birlikte yaşamaya alışmıştır. Birbirlerini öldürmekten çekinmeleri için de bu kuralları ortaya çıkarmıştır. Bu kaos hali bir müddet varlığını sürdürür. Korku ortadan kalktığı için hayattan çokça zevk alır insan. İnsan o kadar çok haz alır ki bu durumdan kendinden geçer.


Peki ya sonra, daha sonra bu haz durumuna ne olur? Cevabı çok basit. Bir anda parlayan bu ateş aynı şekilde bir anda söner. İnsan çekinmeden şu hayatta kendisine zevk verecek her şeyi yapar. Sorun aslında buradadır. İnsan her şeyi yapar. Artık hiçbir şeyin önemi kalmaz, hayal kuramaz olur. İş, emek, aş, aile, amaç gibi kelimeler tarihin tozlu sayfalarına yerleşir. Daha sonrası ise sonu gelmez bir bunalım durumudur. Tüm hayallerini bir çırpıda gerçekleştiren birisi artık ne yapmalıdır. Oturup beklemekten başka yapabileceği hiçbir şey yoktur.


Önce bu hızlı yaşamın sebep olduğu adrenalini kaybedene kadar oturup beklemek kişiyi huzursuz etmez. Her şey sıradan gelir. Oturup dinlenecek daha sonrasında ise olması gerekeni yapıp ölecek. Fakat durun! Bir dakika. Ölüm, insanlığın hayatında yoktur artık. Peki o zaman neyi beklemektedir insan? Sonuçta insan her şeyi yapmıştır. Ölmek dışında her şeyi. Bir sıkılma hali yavaş yavaş insanın içerisine dolmaya başlar. Bu sıkkınlık beraberinde paniği de getirir. Bu sıkılma durumu hep böyle devam etmemelidir. Hemen kendisine yaşama sevincini tekrar kazandıracak bir hayal, bir uğraş bulmaya çalışır. Fakat sıradan bir insanın aklına gelebilecek her şeyi yapmıştır. Belki bilim bir süre daha bu hayattan zevk almasını sağlayabilir. Bilimde gidebileceği en uç noktaya kadar gitmeyi hedefler. E, tabi bunun da bir sınırı vardır. Her şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu gelir ve insan tüm bu kaynakları tüketir. Tekrar düşüşü yaşar. Tekrar bir uğraş aramaya başlar. Bu da yepyeni bir döngüyü doğurur. Tıpkı “Sisifos” gibi yaşama sevincini önüne alarak bir dağı tırmanmaya başlar. Düşer ve yeninden başlar. Tekrar ve tekrar…

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

KENDİMİZLE UFAK BİR HESAPLAŞMA

Hani herkesin küçüklüğünden hatırladığı parça parça bazı anılar olur ya, bilirsiniz. Bir mantığı ve nedeni olmasına gerek yoktur, beyin o...

Comments


bottom of page