AYARSIZ FARKINDALIK
- Nazlı Altınbilek
- 30 Kas 2023
- 2 dakikada okunur
Günümüz sosyal medyası bizden sürekli bir şeylerin farkında olmamızı istiyor. Kozmetik ile ilgilenenler yüzümüzdeki o 7 yıllık güneş lekesinden sonunda(!) kurtulabilmemiz için, yalnızca ama yalnızca bizim iyiliğimiz için o kremi hepimize sattılar. Psikologlar artık 1 dakikalık sosyal medya videolarından sendromlarımızı tanılıyor ve sürekli bununla alakalı bilgi veriyor. Bir akşam yatağa yattığımızda öylesine sosyal medyada gezinirken bir de bakıyoruz ki aslında panik ataklı, cildi lekeli, bakımsız, yetersiz, şanssız biriymişiz! Hepsi birer dakikadan toplamda 5 dakikada hayatımız kaydı.
Belki aynı zaman dilimi içinde birçok iş yapmak zorunda olduğumuz bir dönemdeydik ve endişeliydik, adını panik atak koydular. Artık her endişelendiğimizde bunu panik atak olarak adlandırabilir ve kendimizi hasta ilan edebiliriz. Alnımızda 7 yıldır bizimle beraber olan ama hiç de fark etmediğimiz o leke 1 dakika içerisinde çözülmesi gereken bir cilt sorunu oldu, neyse ki kremi var hemen alabiliriz. İhtiyacımızı karşılayan biricik telefonumuz son model değil, ne kadar şanssızız, bunu hak edecek ne yaptık! Şu 70 yaşındaki profesöre bakın neler başarmış. Aslında biz daha yolun başındayız ama kendimizi şimdiden yetersiz hissetmemizde hiç sakınca yok. Sosyal medya ne dediyse kabullenelim, araştırmak uzun iş.
Günümüz sosyal medyasının misyonu, her geçen gün daha kısa sürede daha fazla anlamlı ya da anlamsız içerik sunmak. Beynimizdeki girdilerin eforsuz olması ne kadar da zevk verici. Odaklanabildiğimiz süreler kısalıyor, 1 dakikalık videolardan aldığımız bilgiler, bir ürünü almaya ikna olmamız için ya da insancıl ve geçici duygularımızı adlandırıp yeni bir yük edinmemiz için yeterli. Sosyal medyada bu “1 dakikalar” ile geçirdiğimiz saatler bize sürekli yeni farkındalıklar kazandırıyor, bir konu hakkında konuşabilmeyi “başarmış olmayı” bize sunuyor.
Karşımıza çıkarılan o kusursuz hayatların sahipleri, çabalarının getirileriyle bu hayatlara sahip oldular ve açıkçası bu çabaların en azından 1 dakikadan uzun sürdüğünü düşünmekteyim. Şimdi küçük bir ekrandan bunları izleyip yetersiz hissetmek ne kadar kolay, hatta bir süre sonra zevkli.
Bir dağın zirvesine tırmanan tek insan olabilmenin en kolay yolu, tırmanmaya çalışan diğer insanların kendi rızalarıyla vazgeçmeleridir. Sosyal medya yöneticileri işte tam da bunu yaptı. Kolay olanı güzelleyip zor olanı ötekileştirdiler. Biz de bugün kendi rızamızla çabalamaktan vazgeçiyor, bize söylenilen her şeyi kabulleniyoruz. Kolayca başarmak varken zoru neden seçelim, başkası olmak varken neden kendimiz olalım? İşte bizlere başarı hissini “bedava” verdiler. Hayatlarımızdan bedavaya vazgeçirdiler.
Bir yazıda okumuştum; eğer bir ürüne para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz demektir.
Kommentarer