top of page

GÖRSEL KÜLTÜR YARATIMI

Mete Han

Görsel kültür, birey, toplum ve imgeler arasındaki ilişkiyi araştıran görselin sosyal inşasıdır. İçeriğinde geçmişte yapılmış veya şu anda yapılmakta olan tüm görsel unsurları barındırır. Ev ve sokak mobilyaları, trafik işaretleri, moda, tekstil, çanak-çömlek-seramik, arabalar, mimari tasarımlar, reklamcılık, kişisel, kamusal veya popüler imajlar, film, televizyon, bilgisayar medyası ve oyunları, internet sayfaları, gazete ve dergi tasarımı ve basımı gibi geniş bir ürün yelpazesini kapsar. (İmgenin Gücü ve Görsel Kültürün Yükselişi, Alev Fatoş Parsa) Görsel kültürün en önemli taşıyıcıları olan imgeler, günümüzde tüm sınırları aşmakta ve hemen herkes tarafından kolayca anlaşılabilmektedir. Görsel Kültür sadece bazı görsel sanatlar veya eserler yaratmak değildir. Görsel kültür, bu sanatlar ve eserler hakkında düşünerek, onları anlayarak ve diğer sanatlar veya kültürlerle bağlantı kurarak oluşur. Ancak her görsel sanatın görsel kültürün bir unsuru olduğunu söyleyebiliriz.


Platon idealar dünyasına inanıyordu. Doğada görülenlerin ardında mutlak ve değişmez resimler olduğunu belirtirken, kusursuz gerçekliğin varlığını kanıtlamaya çalışıyordu. Platon'a göre dış dünyada görülenler 'idealar dünyası’nın bir kopyasıyken, su yüzeyinden yansıyan 'eidola' adını verdiği görüntüler de kopyanın kopyasıydı. Günümüzde herhangi bir yüzeye yansıtılarak okuyucuya sunulan imgeler, kullanılan teknik ve estetik unsurlar sayesinde gerçeklerinden daha etkileyici, canlı, parlak ve ideal bir dünya tasvir etmektedir.


Antik çağlarda insanoğlu tarihin en eski görsel sanatlarından birini yarattı. El ve ayak izleri... Bunlar o kadar eski ki, aralarında Tibet Şablonları gibi 226.000 yıl öncesine kadar uzananları bile var. El ve ayak izleri yapması kolay olduğu için yapılmış gibi görünse de başka sebeplerin sonucunda yaratılmış olabilir. Bir yerleri işaretlemek için olabilir ya da ilahi bir düşüncenin karşılığı olabilir. Onlar için anlamını kesin olarak bilemeyiz ancak zamandan yüz binlerce yıl sonra yaşayan bizler için anlamı biraz daha derinleşiyor. Kesin olarak bildiğimiz şey tarihe bir şekilde biz buradaydık, biz de sizin gibiydik dedikleri. İnsanlığın ilk dönemlerinde yaşamış, o zamanın dünyasına şahit olmuş atalarımızdan bir eser. Eser diyorum çünkü Science Bullet dergisinde yayınlanan bir rapor, bu izlerin sadece bölgede dolaşmanın bir sonucu değil, kasıtlı olarak yerleştirildiğini öne sürüyor. Ayak ve el izleri, bir mozaik gibi birbirine yakın bir şekilde düzenlenmiş bir alana yerleştirilmiş. Boyutları ise biri 7 yaşında, diğeri 12 yaşında iki çocuk tarafından yapılmış olduklarını gösteriyor.


Görsel kültür, sosyal kimlik oluşturma yollarından biridir. Bugün düşünce evrenimizi kuşatan simülakrlar ve imgeler sürekli bizimle. Konuşurlar ve farklı çağrışımlarla bir yargıya varmamızı sağlarlar. (Karadağ, 2004:41) Bugünlerde görsel kültürün en ünlü ve yaygın öğesi şüphesiz hareketli görüntüler. Her geçen saniye dünyanın herhangi bir yerinde birileri tarafından bir video oynatılıyor veya üretiliyor. Çünkü insanların çoğunun bir tür kameraya ve video oynatıcı bir platforma erişimi var ve istisnasız her insanın söyleyecek veya gösterecek bir şeyleri var. Bunun sonucunda görsellik, videolarla çevrili bir olguya dönüşüyor. Haliyle bu durum görsel kültürün gelecekteki konumunu etkiliyor. Zamanla insanlar günlerinin en verimsiz dakikalarını -istemeden- yeni bir kültür hatta yeni bir dünya yaratarak geçiriyorlar. Çünkü çok basit bir şekilde hem video izlemeyi hem de üretmeyi seviyorlar.

Hayat şartlarının küresel anlamda her geçen yıl daha konforlu bir hale geliyor olması, videoları daha tüketilebilir bir hale getirdi. Bu tam olarak "televizyon izlemek aptallaştırır" klişesinin aslında tam tersi olduğu anlamına geliyor. İnsanlar için yaşamak ve konforlu bir hayata sahip olmak kolaylaştıkça hayatlarındaki diğer alanlara da yansıyor. Yani ihtiyaçlarını eskisinden daha kolay karşılayabiliyor olmaları, bilgi hatta keyif amaçlı ihtiyaçlarını da daha kolay karşılayabilme güdüsünü doğuruyor. Bunu sonucunda bir şeyler araştırma amacında olan insanlar okuyarak öğrenmek yerine izleyerek öğrenme yöntemini tercih ediyor. Bunun yanlış olduğunu savunmuyorum. Kimse okumak zorunda değil. Hatta eğer okuyarak ve detaylı biraraştırmayla öğrenilebilecek bilgiyle aynı seviyeye ve katiyete ulaşmak mümkünse daha hızlı bir yöntem olabilir. Ancak genelde böyle olmaz. Bilgi, yüzeysel ve güvenilirliği düşük olur. Çünkü çoğu zaman amaç bir tezi veya teoriyi savunmak ya da insanlara doğru olduğuna inandığı bilgiyi anlatmak değil, dikkat çekip videoyu izlenir ve etkileyici kılmaktır. Videoların daha çok insanın bilgiye erişimini sağlamak gibi yararlı tarafları var diye bilgi kirliliğini artırdığını göz ardı etmemek gerekir. Yüzeysel ve doğruluğu kesin olmayan çok bilgidense detaylı ve güvenilirliği yüksek az bilgi herkes için daha faydalıdır.


İsmini bir türlü bulamadığım İtalyan bir yazar tarafından 2003 yılında yayınlanmış bir makaleden bir kesitle yazıyı sonlandırmak istiyorum. "Çocukların yeni medyanın yetkin kullanıcıları olduğunu veya bilinecek her şeyi mutlaka bildiklerini iddia etmek oldukça yanlış olacaktır. Ancak diğer konularda olduğu gibi çocuklar da teknolojiyle ilişkilerinde bir tür doğal güven avantajına sahiptir: birçok yetişkinin aksine makineden korkmazlar. (…) Gençlerin gerçekte ne bildiklerini bulmaya çalışarak başlamamız ve onların hâlâ öğrenmeleri gereken çok şey olabileceğinin farkına varmamız gerekiyor." Tam olarak 20 yıl sonra bugün okuyan birinin bu cümlelerin yalnızca yüzeyde eskidiğini anlaması vakit almaz. Yani istisnasız her alanda çocukların bilgisine ve söylediklerine aldanılmaması gerektiğini, bir ebeveynin neredeyse her alanda bir çocuktan daha mantıklı kararlar vereceğini, öyle olmasa bile sorumluluk alması gereken kişi olduğunu ancak çocukların görsel kültürün yeni yaratıcıları ve seyircileri olduğunu en azından üzerinden 20 yıl geçmişken unutmamak gerekir.

 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

KENDİMİZLE UFAK BİR HESAPLAŞMA

Hani herkesin küçüklüğünden hatırladığı parça parça bazı anılar olur ya, bilirsiniz. Bir mantığı ve nedeni olmasına gerek yoktur, beyin o...

Comments


bottom of page