top of page

SEÇENEK

Yazarın fotoğrafı: Eren DokuyanEren Dokuyan

Özellikle hayatımızın her anında bizlerle beraber olan ve bu yazının temelini oluşturan kavramla başlamak istiyorum.


"Seçenek"


Burada sormamız gereken ilk soru seçenek kavramı ne demektir? Seçenek, hayatımıza yön veren kararlar bütünü olarak basitçe tanımlanabilir. Seçeneği açıklarken alt kavramlara ihtiyaç duyarız çünkü birden fazla bileşeni göz önüne almamız elzemdir. Böylelikle seçeneğin temeline inerken tercih ve yönelim bileşenlerini göz önüne alarak seçeneğin kapsamını genişletebiliriz. Bu kavramların seçilme nedeni, seçeneğin özgür mü yoksa denetimli mi bir şekilde ortaya çıktığını saptamak içindir.


Tercih, özgür bir iradenin sonucu olarak karşımıza çıkar. Tercihini kendi oluşturan bireyleri özgür iradeliler kapsamına alabiliriz. Tercih durumundaki birey, kendi çıkarları doğrultusunda seçimini yapar ve devreye koyar. Aslına bakarsak ideal insan figürünün, az sonra bakacağımız yönelimde bulunan değil tercihte bulunan kişi olduğunu ifade edebiliriz.

Tercihten öte, yönelim konusunda ise eksen kayması söz konusudur. Birey, özgür iradesinin dışında başka iradelere karşı bir meyil taşır. Bu da ideal insan figürünün tam zıttı olarak konumlanabilir. Söz konusu birey etki altındadır ve kontrol edilebilirdir.


Aslına bakarsak insanın temelde yaşadığı en büyük problem tercihte mi yoksa yönelimde mi bulunduğudur. Çünkü bireylerin yaşadığı bunalım tam olarak bundan kaynaklanır. İnsan, genellikle kendini özgür olarak görmek istemektedir ama çoğu zaman çeşitli faktörlerden dolayı özgürlüğünden uzaktır. Adı geçen bu özgürlük problemi seçenek konusunu belirlerken de hâkim roldedir. Çünkü seçenekleri seçime dökmek özgür bir iradenin sonucudur.


Tercih ve yönelimin ardından seçim yapılabilmesi için ortada seçeneklerin olması doğal bir gerekliliktir. Çünkü ortada bir eylem olması için ona götüren yollar döşenmiş olmalıdır. Bu yüzden "niçin seçim yaparız?" sorusunu sormak gereklidir. Bu sorunun cevaplarıyla beraber seçeneklere, açılan yolla birlikte ulaşmamız mümkün olacaktır.


İnsan, yapacağı en basit işten en karmaşığına kadar bunu başlatma, sürdürme, sonuçlandırma süreçlerinde seçenekler silsilesi içindedir. Çünkü seçenek havuzundan bir seçenek çekilmesi sonucunda ortaya bir "seçim" çıkar. Aslında burada seçim yapmanın doğal nedeni de belirmiştir. Seçim, tamamen bireyin yaşamını sürdürme eğiliminden kaynaklanmaktadır. Bu sürece engel gibi gözüken seçimin yapılmaması da bir seçenek olacağı gibi burada iki farklı süreç hakimdir.


Seçenekler arasından seçim yapmak.

Seçenekler arasından seçim yapmayarak seçim yapmak.


Bu iki farklı sürecin de doğal bir seçenek olduğu aşikardır. İnsanın seçim yapması da yapmaması da bir seçenektir. İnsanlar genel olarak bu aşamayı atlarlar. Çünkü bunu bir engel gibi algılarlar. Oysaki insan yaptıkları kadar yapmadıklarından da sorumludur.

Burada bir farkındalık düzeyinden bahsetmenin gerekli olduğunu farz edebiliriz. "İnsan seçtiğinin ve seçmediğinin farkında mıdır?" şeklinde bir soru sorarak derin bir şekilde giriş yapılabilir. Bu farkındalığın olmama ihtimali ne kadar ağır gelse de birey, seçtiği ve seçmediği anlarda farkındalık düzeyine sahiptir.


Farkında olmamak, insanı kendisinden uzaklaştıran bir durumdur. Çünkü birey, hayatına kendisinin çeki düzen vermesi gerektiğini düşünürken bunun tam aksine dıştan denetimli bir hale gelebilir ve biricik varlığını sekteye uğratabilir. "Bu da bir seçenek midir?" diye sorarsanız "evet" olarak cevaplanabilir. İnsan kendisini seçimleriyle yükseltebileceği gibi alçaltma ihtimaline de sahiptir. Bu tehlikeli iki uç arasında bir insan ömrü yatmaktadır.

Seçeneğin kapsamı da apayrı bir meseledir. Neler seçenektir ve neler değildir? Bu yazıda en kolay cevaplanacak soru da budur. Aslına bakarsak en ufak düşüncemize ve hissimize kadar her şeyin bir seçenek olduğunu kabul edebiliriz. Buradaki en temel problem hükmetmek kavramından kaynaklanıyor olabilir. Seçenekler en küçük parçasına kadar ortaya dökülebilen bileşenlerdir hatta üzerinde de tartışılabilir fakat seçim noktası geldiğinde hükmedilebilir mi?


İşte bu noktada bireye göre olma durumu başlamıştır. "Birey, kendi içerisindeki yolculukta ne kadar ilerlediyse o kadar hüküm sahibidir." şeklinde bir sav ortaya çıkabilir. Bunun ardından yönelimden tercihe doğru gidecek yolculuk sırasında bireyin kendisini ne kadar keşfettiğine bağlı olarak değişkenlik faktörü söz konusu olacaktır. Bu süreç bireyin içsel olarak güçlenerek söz sahibi olmasına kadar sürecektir. "Tüm bu faktörler hükmetmeye yeter mi?" Aslına bakarsak bu bahsettiğimiz faktörler önemlidir ama konunun bütünü değildir. İnsan, hiçbir zaman sonsuz bir hüküm beklememelidir çünkü sonsuz bir varlık değildir. Elindeki seçeneklere de zehirlenmiş bir şekilde hükmetmeye çalışmamalıdır. Her seçeneğin kendine göre değişkenleri söz konusu olacaktır ve belli bir düzeyde hükmedilebilecektir. İnsanın alışılagelmiş denge problemi de burada ortaya çıkmıştır.


Tüm yazılanları zihnimizde konumlandırdıysak, seçeneklerin iyi ve kötü oluşuna göz atmamız gerekecektir. Hangi seçeneğin iyi ve hangi seçeneğin kötü olduğundan bahsedebiliriz. Bunları birkaç başlık altında inceleyebiliriz:


Kendimiz için iyi/kötü olarak düşündüğümüz

Yakınlarımızın bizim için iyi/kötü olarak düşündükleri

Toplumun bizim için iyi/kötü olarak düşündükleri


Bu şekilde üç seçenekle karşı karşıya kalmamız olasıdır. Seçenekleri seçerken en çok bu noktaya dikkatimizi veririz. Seçeneğin bileşenleri olan tercih ve yönelim konusu bu başlıkları kapsar.


İlk seçenekte tercihin ön planda olduğunu söyleyebiliriz. Burada birey etkindir kendisi için iyi veya kötüyü belirler. Birey ömrü boyunca bu noktaya ulaşmaya çalışır ve ulaştıktan sonra da burada kalmak için çabalar. İdeal seçenek tam burada konumlanır.


İkinci seçenekte kısıtlı bir alan söz konusudur. Birey ve yakın çevresindeki kişilerle beraber oluşan seçeneklerden dolayı seçim konusu gündemdedir. Birey, burada tercihte bulunarak kısıtlı bir alana girmiştir fakat çevresiyle beraber yönelimde bulunarak seçenekleri değerlendirir ve seçime ulaşır. Hem bireyin hem de yakın çevresi iyi veya kötüye ulaşmakta köprüdür. Bu noktayı da yolun ortası olarak düşünebiliriz birey tercihe giden yolda aşama kat etmeye başlamıştır.


Üçüncü ve son seçenekte birey toplum baskısı altındadır. Seçeneklerini kendisi belirleyemez ve seçim konusunda da hüküm sahibi değildir. Tercihe karşı çok uzaktır ve toplum tarafından yönetilir. Birey iyi ve kötüyü ayırt edemez ve dayatılan seçeneği yaşar. İşte en temel seviye budur ve bireyin buradan çıkarılması gerekir.


Geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi göz önüne alarak seçeneklerimiz üzerinde ne kadar söz sahibi olduğumuzu düşünmeliyiz. Hüküm ve tercih sahibi miyiz yoksa seçeneklere itilerek yönelimde mi bulunuyoruz? Aslında bu sorunun cevabı "hayatımızın belli dönemlerinde farklı süreçleri yaşıyoruz." şeklinde olabilir. Çünkü hiç kimsenin hayat çizgisi aynı olmadığı gibi yaşantısı da aynı olmayacaktır. Her bireyin kendi stili ve içerisinde bulunduğu toplumun farklılaşacağını da hesaba katarak bambaşka senaryolar çizebiliriz.


Çizilen binlerce senaryonun ardından da en doğru senaryo bireyin kendi seçtiği yani tercihte bulunduğu senaryodur. Birey ancak kendi yolunu çizerek kendisi özgürleştirebilir ve seçenekleriyle benliğinin üzerine çıkarak hür birey olarak hayatına devam edebilir. Kendini gerçekleştirmek, seçeneğin ardında bekleyen bir tercihin eseridir.



 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

KENDİMİZLE UFAK BİR HESAPLAŞMA

Hani herkesin küçüklüğünden hatırladığı parça parça bazı anılar olur ya, bilirsiniz. Bir mantığı ve nedeni olmasına gerek yoktur, beyin o...

Comments


bottom of page