SEÇENEK
- Eren Dokuyan
- 10 Eki 2023
- 4 dakikada okunur
Hayatımızın belli dönemlerinde kritik geçişler olduğunu göz önüne alarak bu yazıya başlamak istiyorum. Söz konusu kritik geçişlerle dolu evrelerden birisi de bireyin sıradanlaştığını hissettiği evredir. Bu evreyi açıklamaya başlamadan evvel sıradanlık üzerine eğilebiliriz. Sıradan olan demek, herhangi bir şey gibi olmaktır. Hiçbir özelliği olmayan ve onun gibi olan kalabalığa dahil olmaktır. Bir başka deyişle sıradanlık demek, değeri minimumda, kendisi gibi olan bir "şeye" dönüşmektir. Aslında insanın en korktuğu form budur.
İnsan, varlığının başından sonuna kadar var olduğunu hissetmeye ek olarak değerli ve önemli olmak ister. Bunu açarsak insan konuşmak, dinlenmek ister. Bu özelliklerin onu yaşadığı hayatta değerli bir mertebeye yükselttiğine inanır. İnsan ve toplum açısından da bu geçerlidir. Ya aksi durumu?
"Sıradanlaşmak" tam olarak burada insanın en büyük korkusu olarak ortaya çıkar. Sıradanlığın insanın en büyük korkusu olarak ortaya çıkmasının nedeniyse ömrü boyunca onun üzerine çıkmaya çalışması, çoğu zaman onu kınaması ve ona dönüşmekten korkmasıdır.
İnsan doğasını göz önüne olursak onun tam olarak fark yaratabilmek için yaşadığını ifade edebiliriz. Bu farkın küçük veya büyük olarak derecelendirilmesi onun için hiç önemli değildir. Bulunduğu her çevrede kendince bir değere sahip olmaya çalışır. Söz konusu durumun ortaya çıkışlarını incelediğimizde insan hangi çevrede bulunursa bulunsun belli bir değere sahip olduğunu düşündüğü yerde konumlanma gayreti içindedir. İnsanı hem bilinçli hem bilinçsiz aktivitesi oraya doğru sürüklemiştir.
Kendini belli bir değer düzeyinde gören insan, ona göre içinde bulunduğu çevrelerde yaşamını sürdürürken bu değerin tam zıttında sıradanlaşmakla yüzleşecektir. Bu durum insanda her daim soğuk duş etkisi yapacaktır. Çünkü bu noktaya gelmek insanın en büyük korkusuydu. O, kendini hep bir değer silsilesi içine sokmuştu. Bu noktada her şey altüst olup başına yıkılacaktı.
Bu durumu belli bir süreç olarak ele alabiliriz. Neticede bir evre söz konusudur. Fakat çoğu konuda olduğu gibi insan sürece değil sonuca odaklanmıştır. İnsan, evrenin başlangıcını ve devamını kaçırdığı için pik yaptığı noktasında sıradanlaşmanın gerçekleştiğini düşünmüştür. Oysaki durum çok daha çetrefillidir.
İnsanın kendine değer atfettiği evreden sıradanlaşmaya doğru izlediği evreyi aşamalarıyla inceleyebiliriz:
İnsanın bir nebze nötr hissettiği bir ortamdan kendine değer atfedilen ortamı arayışı ve buluşu
Ortamda kendini değerli hissedecek motivasyona sahip olması ve belli değerlere sahip olması
İç ve dış uyaranlar sonucu insanın değerini kaybettiğini düşünmesi (Burada insanın doyuma ulaşması söz konusu olabileceği gibi hem içsel hem de dışsal faktörler tarafından değerini kaybetmesi gibi üç ana faktör söz konusudur)
Azalan değere karşı direnç (Görmezden gelme, şans verme vb. gibi tekniklerle erteleme, telafi etme gibi süreçler)
Değerinin kaybolduğuna, ortamın ve kendisinin sıradanlaştığı düşüncesi (Bir zamanlar değerli hissettiğini düşünürken aslında sıradan bir ortamda olduğunu düşünmesi ve hissetmesi)
Düşünce ve his olarak gelen sıradanlaşmanın genel kabul görülmesi (Depresyon, stres, öfke, üzüntü hali gibi tanımlanmakta zorluk çekilen birçok olumsuz his)
Dikkat edildiğinde söz konusu sürecin ne kadar da zaman alıcı bir süreç olduğu göze çarpmaktadır. İnsan, bu maddelerin birkaçını aynı anda da hissedebileceği gibi ayrı ayrı da yaşayabilir. Bu maddelerden en çok üzerine dikkat çekmek istediğim üçüncü maddedir.
Üçüncü maddede iç ve dış uyarandan bahsettik. Aslında değeri belirleyen en kritik madde bu maddedir. Çünkü bireyin hem değeri hissetmesi hem de kaybetmesiyle sıradanlaşması belli uyaranlara bağlıdır. İnsan, keşfeden bir varlıktır. Hiç aklına gelemeyeceğini düşündüğü bir imgeyle tüm hayatını farklılaştırabileceği gibi çok büyük bir işareti de görmezden gelebilir. Onun karmaşık yapısı hem onu yüceltecek hem de alçaltacaktır.
İnsan niçin sıradanlaşmak istemez? Sıradanlaşmak niçin insanın en büyük korkularındandır? Aslında bu sorunun cevabı söz konusu altıncı maddeden kaynaklanır. İnsan, her yerde belli bir değer ve anlam arıyorken kendisini sıradan olarak hissetmekten hep korumuştu. Ama düşünceleri ve hisleri onu sıradanlığa itmişti. Bunun sonucunda ne kadar olumsuz duygu ve düşünce varsa onlara sahip oldu. İnsan bu söz konusu olumsuzlukları yaşamaktan ömrü boyunca sakınır.
Sıradanlığını hissettiği anda olumsuzluklara sahip olan birey, zamanla beraber buna da alışacaktır. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki her ne durum olursa olsun elbet yaşanır ve biter. Etkilerine kimileri tecrübe kimileri de kabus olarak görür. Burada bir yol ayrımı vardır:
Değeri kaybedip sıradanlaştığını fark eden kişinin bu süreci doğal olarak kabul edip tecrübe olarak tanımlayıp yeni arayışa yönelmesi
Değeri kaybedip sıradanlaştığını fark eden kişinin bu süreci kabul edilemez olarak düşünüp kabus olarak yaşaması, bunun acısını çekmesi ve mevcut duygu durumundan çıkamaması
Bu yol ayrımını ilk seçenekteki gibi atlatabilen bireyler aslında sıradan olmadıklarını belli eden kişilerdir. Çünkü sıradan olmamak demek bir başka ihtimale inanmak demektir. Böyle düşünen bireyler düştüklerinde kalkmasını bilecek ve gerçeklerle yüzleşeceklerdir. Söz konusu refleks bireyin değerini koruyacak ve ona hayatında bazı durumlarda bazı şeylerin sıradanlaşacağını öğretecektir. Buna ek olarak bir başka öğreti ise sıradanlaştığı yerden bir başka bir değerin ortaya çıkacağıdır. "Hayat bir süreçtir ve inişler çıkışlar olacaktır." şeklindeki bir düşünceyle birey değerini kendi belirleyecektir.
Yol ayrımının diğer bölümünde ikinci seçenekteki gibi yaşayan bireyler sıradan olduklarını kabul edeceklerdir. Onlar için ikinci bir seçenek olmayacaktır. Yaşadıkları olumsuzlukları hayatın bir akışı olarak değil onlara oynanan bir oyun olarak göreceklerdir. Ellerinden bir şey gelmediğini iddia edeceklerdir. Hatta kendileri gibi çok kişinin olduğunu söyleyeceklerdir. İşte sıradanlığın bireyin kendi dilinde ifadesi tam olarak budur.
Özet olarak sıradan olan bireyin ve sıradanlığı hayatında hisseden bireyin arasında gidip gelerek hem değeri hem de sıradanlaşmayı inceledik. Belirtmek isterim ki sıradan olan insanlar sayesinde sıradan olmayan insanlar ortaya çıkabilir. Sıradan olmak tabi ki de bir kusur veya suç değildir. Ama bazı durumlarda fark yaratan insanlar yoksa hem bireylerin hem de toplumun ileriye gitmesi nasıl olacaktır? Fark yaratan ve sıradanlığı aşan insanlar ne kadar çoksa sıradan olarak kendini kabul eden insanların kabuğunu kırıp çıkması o kadar kolaylaşacaktır.
Comments