top of page

SOSYAL İNSAN

Yazarın fotoğrafı: Furkan ErtanFurkan Ertan

Sosyal medya, günümüzde hepimizin çokça vakit geçirdiği ve etkilendiği bir alan oldu. İyi ya da kötü, herkes sosyal medya kullanıyor yahut sosyal medyanın etkileri içerisinde yaşıyor. Öyle ki sadece bizler değil, devletin organları bile medyadan etkileniyor.


İnsan, varlığının devamı için sosyal olmak zorundadır. Sosyallik; kimi zaman duvara resim yapmak, kimi zaman sokakta top oynamak, kimi zaman gezdiğiniz yerleri paylaşmak olabilir. Zaman içerisinde şekillenen sosyal alışkanlıklarımızın bugün evrildiği en son nokta, sosyal medyada yaşanıyor. İnsanlar sosyal medyayı, sosyal medya ise insanları var ediyor. Bugün pek çok kişi, sosyal medyadan geçimini sağlıyor. Fotoğraf paylaşarak, video çekerek ya da yayın yaparak hayatını kazanan binlerce insan var. Sosyal medya bu kadarla da sınırlı kalmıyor, içerisinde bulunan insanlarla geniş bir iletişim ağı sağlıyor. İnsanlar sosyal ihtiyaçlarını artık medyanın sosyalliği ile gideriyor. Elbette sosyal medya burada bahsettiğimizden çok daha fazlası. Ama bizim asıl konumuz sosyal medyanın içerisinde var olan bu olgular değil, bu olguların insan üzerindeki etkileri.


İnsan oğlu, dünyaya geldiği ilk andan bu yana kendisini zamana ve şartlara göre hep şekillendirmiş ve hayatta kalmıştır. İşte bizler, zaman içerisinde gelişen teknoloji ve imkanların getirdiği yeni bir devirde yaşıyoruz. Bu devrin kendine göre bir kültürü var. Artık arkadaşlarımızla mahallede değil çevrim içi ortamda maç yapıyoruz. Artık sinemaya gitmiyor, evimizde istediğimiz içeriği izleyebiliyoruz… Tüm bunlar bizleri yeni bir hayata sürüklüyor. Evet, ihtiyaçlarımızı daha kolay sağlayabiliyoruz. Evet, kendimizi özgürce ifade edebileceğimiz bir alan kazanıyoruz. Evet! Artık tüketici olmaktan çıkıp üretici oluyoruz. Bunlar sosyal medyanın bizlere sunduğu tartışmasız harika olanaklar. Artık herkesin bir kanalı var ve istediği içeriği paylaşabiliyor. Kimisi pasta tarifi veriyor, kimisi oyun oynuyor, kimisi paraşütle atlıyor. İnsanlar kendilerini, duygu ve düşüncelerini ifade edebilecekleri bir ortam kazanıyor. Kimseye, hiçbir kanala veya medya şirketine ihtiyaç duymadan… Kimileri buradan eğitim alıyor, kimileri bu eğitimi verebilecek insanlara ihtiyaç duyuyor ve iş ilanı veriyor. Kimileri ise bu işlerle birlikte yeni bir hayat kazanıyor. Bir yatırımcıya, bir patrona veya bir müdüre ihtiyaç duymadan… 


Peki bahsettiğimiz bunca şey bizlere hep iyilik, hep güzellik mi getirdi? Hayır. İnsanlar kendileri olmaktan çıktılar. Olmadıkları biri gibi davranmaya, yaşamadıkları bir hayatı yaşamaya başladılar. Etraf; kontrolsüzce yayılan, kümülatif bir şekilde büyüyen yalan yanlış bilgilerle doldu. Bilgiye hızlı ve kolay ulaşım, sadece öğrencilerin değil; emelleri kötü olan insanların da eline geçti. Sonuç olarak, insanlar olmadıkları bir hayatı sadece başkalarına göstermek için var etmeye çalıştı. Başkalarının yaşadıkları bizlere ders olmadı, insanlar sosyal medyadan hep iyi insanlarla tanışmadı, güzel yorumlar ile karşılaşmadı, hayatlarını devam ettiremedi, güzel dostluklar kurulmadı, evimize umduğumuz insanlar gelmedi. Biz, kendimiz olamadık! Kaybettik.


İçerisinde bulunduğumuz bu süreçte; sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir şekilde hayatta kalabilmek için güçlü bir psikolojiye ihtiyaç duyduk. Değiştik. Yeni yeni bu sürece ayak uydurmaya başladık. Duyarsızlaştık. Kendimizi, kendimizi ve yine kendimizi düşündük. Bencilleştik. Nesilden nesille aktarılan geleneklerimizi unuturken içine düştüğümüz boşlukta, üçüncü nesil kahvecilere sığındık. Değersizleştik. Üretici olduk, daha fazlasını istedik, doymadık. Tükettik.


Ve sosyal medya, insanlık tarihinin önemli bir dönüm noktası olarak tarihe yazılmaya başlandı. Bitişi? Pek emin değilim. Ama bitecek gibi durmuyor. Yarınımızın bugünümüzden iyi olması arzusuyla.

留言


bottom of page