top of page

YAŞAMDAN: BERBERLERİM VE BEN

Yazarın fotoğrafı: Eren KÖSEEren KÖSE

Kadınların kuaförlere saçları için ödedikleri para miktarı hep garibime gitmiştir. Hayatımın hiçbir döneminde saçlarımın o kadar paraya layık olduğunu düşünmedim ve kalan hayatımda da layık olduklarını düşüneceğimi sanmıyorum. Çünkü biz erkeklerin saç kesimine fazla para harcadığımız tek gün, evlendiğimiz gündür. Nedeni de damat tıraşı diye bir olayın varlığı. Bu olay ülkemizde ki hiçbir karşılığı olmayan olaylardan sadece bir tanesi. Kuaföre gidiyorsun, aynı tıraşı oluyorsun, fakat kat ve kat daha fazla para ödüyorsun. Sırf damat olduğun için.


Bir gün bu konu hakkında arkadaşımla konuşurken düşünmeye başladım. Damat düğün sabahında normal bir vakitte saçını kestirmeye gidiyormuş gibi giyinsin. Berbere karşı o gün düğünü yokmuş gibi davranıp, olağan akışı bozmadan, berberi ile aylık berber dedikodusunu tamamladıktan sonra, normal ücreti verip çıksın. Sonrasında eve gidip damatlığını giyinsin. Böylelikle de parası cebinde kalmış olur. O sıra kafamda geçen bu düşüncelerimi arkadaşımla paylaştım. Arkadaşım ise bu fikrimin saçmalık olduğunu, zaten mevzunun fazla para vermek olduğunu ve bu durumu bir gelenek olarak görmem gerektiğini belirtti. Valla ben cebimden fazla para çıkmasına sebebiyet verecek hiçbir geleneği kabul etmiyorum.

Kuaför kelimesi benim için kadınlar ile özleşmiş bir kelime. Çocukluğumdan beridir berber kelimesini kullanırım. İki kelimenin de aynı anlama geldiğini iddia edecek olanlar mutlaka çıkacaktır. Fakat benim için tek ortak paydaları, saç kesiminin her iki tarafta da olmasıdır. Kuaförü birçok fiziksel ihtiyacın giderildiği, daha modern tasarlanmış, çalışanların profesyonel kimselerden oluştuğu ve en önemlisi de en az iki kat daha pahalı olan kişisel bakım merkezi şeklinde ifade edebilirim. Berberi ise bu kadar basit ve sığ bir şekilde tasvir edemem. Orada profesyonellikten çok, insanın içinin ısıtacak sıcaklık hâkimdir. Berbere giderken randevu almazsın. Kapıdan içeri girersin, berberine “abi çok sıran var mı?” şeklinde sorunu sorarsın. Az sıra var ise oturur beklersin, fazla sıra var ise “abi ben birkaç tur atayım, bir saate uğrarım” dersin ve yoluna gidersin.


Berberde her zaman hiçbir işi olmayan, sadece gazete okuyan, yaşlı dayılar vardır. Bu yaşlı dayıların en çok sevdikleri işleri çay içmek ve siyaset konuşmaktır. O gün kaç bardak çay içmiş olurlarsa olsunlar, asla bir yenisine hayır demezler. Sıranızı beklemek için yanlarına oturduğunuzda, önce sizi iyi bir süzerler ve size bir takım sorular sorarlar. Bu sorular sizin hangi köyden ve kimin oğlu olduğunuz hakkındadır. Sonrasında ise ülkenin durumunu, kendi bakış açılarından size anlatırlar ve düşünceleri için, “yanlış mı söylüyorum torunum?” şeklinde soru sorarak, sizden düşüncelerine onay beklerler.


Berber dükkânının köşe kısmına çapraz bir şekilde duvara monte edilmiş televizyon bulunur. Bu televizyonda ya futbol hakkında bir şeyler, ya da alelade bir müzik kanalı açık olur. Ezan okunduğunda ise kumandaya en yakın her kimse bir çırpıda televizyonun sesini kısar. Ezan bitince de aynı çabuklukla sesi açılır.


Tıraş olma sırası sana geldiğinde ise berberin gel manasında eli ile işaret eder ve sende gider koltuğa oturursun. Nasıl olsun saçların sorusuna önceden hazırladığın bir cevabın mutlaka vardır. Dilin döndüğünce tarif edersin. Bu tarifin üzerine berberin kendinden çok emin bir şekilde kafası ile anladım işareti yapar. İşlem bittikten sonra, kafandaki tam tasarladığın saç modeline hiçbir zaman ulaşamazsın. Bunun nedeninin altında berberinin senin düşüncelerin ve zevkinden çok, kendi düşünce ve zevklerine önem vermesi yatar. Saç modelin beklediğin gibi olmasa bile işin sonunda mutlu bir şekilde terk edersin berberini.


Küçükken berbere dedem ile giderdim. Berbere saç kesimim için dedemin ödediği para 5TL’ydi. Büyüdükçe de aynı berbere gitmeye devam ettim. Bunun nedeni sadece bir tane berber tanımam ve 5TL ödüyor olmamdı. Yıllarca saç kesimim için 5TL ödedim. Günümüzde 5TL’nin hiçbir vasfı kalmadığını düşündükçe, o dönem bana sanki başka bir evrende yaşamışım gibi geliyor. Fakat 5TL’nin büyüsüne kapılıp da bu yaşıma kadar aynı berbere gitmedim. Bu kararı almama neden olan mühim bir faktör var. Bu mühim faktör, yıllarca saçımın hep aynı model olarak kalması. Önceleri bana özel bir şey olduğunu düşünsem de durumun böyle olmadığını orada tıraş olan insanların saç modellerine baka baka anladım. Adam herkesin saçını istisnasız aynı kesiyordu. Belli bir yaşa geldikten sonra da insan kendini yakışıklı görmek, en azından hissetmek istiyor. Saçlarımda bu anlamda, en kritik yere sahipti o zamanlar. Berbere her seferinde farklı bir model tarif ediyordum. Fakat tıraş sonlandıktan sonra, aynaya baktığım an her seferinde aynı saç modelini görüyordum. Artık saçımda bir yenilik görmem lazımdı. Tam olarak kararı ne zaman aldığımı hatırlayamasam da yoluma aynı berberle devam edemeyeceğimi anlamıştım. Birkaç farklı berber denedim ve hiçbirinde aradığım sıcaklığı bulamadım. Ta ki köylümü bulana kadar…


İlk başlarda her şey çok güzel ilerliyordu. Köylüm olmasının avantajı ile normalden daha az para ödüyordum. Saç sitilim konusunda da gayet başarılı çalışmalar yapıyordu. Sohbeti de fena sayılmazdı. Fakat her güzel şeyin bir sonu vardır tespiti, burada da geçerliliğini gösterdi. Saçımı kestirmek için berbere her gidişimde, köylümü orada bulamamaya başladım. Nedeni de köylümün bu işi, ikinci işi olarak görmeye başlamasıydı. İlk zamanlarda çok sık başka bir işe gitmese bile, zaman geçtikçe dükkânda ara sıra bulunur hale geldi. Onun için berberlik artık bir iş değil, hobiye dönüşmüştü.


Aradan bir süre geçtikten sonra berberim başka bir dükkânda çalışmaya başladı. Söylediğine göre, yeni dükkân ile birlikte her şey eskisi gibi olacak ve bu mesleği tekrardan birinci mesleği olarak icra edecekti. Fakat vermiş olduğu sözü yerine getiremedi. Eskiden sadece başka işler için dükkânda olmazken, birde bunlara şehir dışı seyahatleri eklendi. Artık bu beraberliğin iki taraf için de pek bir anlamı kalmamıştı. Bu nedenle de kendime başka bir berber bulmalıydım…

Çokta uzağa gitmeme gerek kalmadı. Zaten gide gele aynı dükkânda bulunan diğer berberler ile samimiyetim artmıştı. Yeni bir maceraya gerek olmadığına karar kıldım ve oradaki çok sevdiğim berber abimle yoluma kaldığım yerden devam etmeye karar verdim. Aynı köyden olmasak da ortak bir çevreye sahiptik. Beni de her fırsatta sevdiğini hep söylerdi. Bundan dolayı da fiyat açısından pek değişiklik yoktu. Sohbetinin de daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Saç kesiminde ise “Bana bırakıyor musun?” diyen berberlerdendi. Bende hep ona bıraktım ve hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramadım.


Her şey güzelce devam ediyordu. Yeni berberimle çok mutluyduk. Fakat mutluluğumuz çok uzun süremedi. Bunun nedeni köylümün eski dükkânına geri dönmesiydi. Her dükkâna girişimde iki tarafta bana hoş geldin diyor ve kendi tıraş koltuklarını göstererek otur işareti yapıyorlardı. İlk başlarda hangisinin müşterisi yok ise onda saçımı kestirmeye başladım. Fakat bir süre sonra iş rekabete dönüşmeye başladı. Her ikisi de benle çok yakından alakadar olmaya başladı. Saç kesimim dışında, bir sürü kişisel bakım teknikleri uyguluyorlar ve ekstra ücret almıyorlardı. Ben bu yaşıma kadar, berber dükkânlarında bu kadar fazla kişisel bakım fonksiyonunun olduğundan habersizdim. Bir seferinde tam üç tane berber benimle ilgilenmişti. Biri saçlarımla ile ilgilenirken, biri kaşlarımla ilgileniyordu. Bir diğeri de yüzüme maske yapmakla meşguldü. Berberlerim kendimi çok özel hissettiriyorlardı.


Bu ilgi alakadan çok memnun olsam da artık hangi berberle yoluma devam edeceğime karar vermeliydim. Bir müddet düşündükten sonra, yoluma berber abimle devam etme kararı aldım. Baya bir süredir de saçımı ona kestiriyorum. Şu ana kadar da saç kesimimi hep köylümün izin gününe denk getirdim. Nedeni de bana garip bakışlar atıyor olması. Berber abimde kesin olarak onda karar kıldığımı anlamış olacak ki eskisi kadar alakadar olmuyor benle. E ne demişler, her şey elde edene kadar...

 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

KENDİMİZLE UFAK BİR HESAPLAŞMA

Hani herkesin küçüklüğünden hatırladığı parça parça bazı anılar olur ya, bilirsiniz. Bir mantığı ve nedeni olmasına gerek yoktur, beyin o...

Comments


bottom of page