YAPIMCI
- Mete Han
- 9 Eyl 2023
- 3 dakikada okunur
Bir deyiş var. Daha çok bir yakınma. Eminim duymayan yoktur. "Aslında bizim tarihimizde neler var film olacak! Bir yapılsa Hollywood'a bin basar." Peki bu gerçekten böyle mi? Gerçekten tarihimizden filmler yapsak Hollywood'a erişmese de bir platforma yetecek kadar film çıkar mı? Kısa cevap evet. Uzun cevap daha karmaşık tabi.
Sinema yüzyıllık kısa tarihini dolu dolu, bolca gelişim ve değişimle geçirdi. Ancak bu kısa sürede diğer sanatlardan çok daha fazla konuşulur hale gelmeyi başardı. Çünkü hem diğer sanatları da içinde barındırması hem de sanatsal kaygısının yanında gerçeğe bağlılığının çok daha güçlü olması yönünden kendine diğer sanatlardan ayrı bir yer ediniyor. İnsanların en geniş kesimine hitap eden sanat dalı olduğu da yadsınamaz bir gerçek. Bu yönüyle olduğundan çok daha önemli bir konuma yerleşiyor. Film yapımcıları, yazarları ve yönetmenleri çoğu zaman bunu hedeflemese de sinema; yıllar içinde kitleleri etkileme ve yönlendirmede göz ardı edilemez bir rol oynuyor. Amerikan yazar Robert A. Rosenstone "The Historical Film as Real History" başlıklı makalesinde konuyla ilgili tarihçilerin film yapımcılarının tarihi degersizleştirdiğini, romantikleştirdiğini hatta tahrip ettiklerini düşündüğünü belirterek şunları söylemiştir. "Bu açık cevaplarda bir alt metin olarak, biz bazı farklı, konuşulmamış cevaplar duyabiliriz: Film, tarihçilerin kontrolü dışındadır. Film, akademisyenlerin geçmişin sahibi olmadıklarını göstermektedir. Film, en azından popülerlik için, yazılı olanın rekabet edemeyeceği tarihi bir dünya yaratır. Film, gittikçe artan okuryazarlık-sonrası dünyanın (insanların okuyabildiği ama okumayacağı) rahatsız edici bir sembolüdür." Burada Rosenstone onu düşünerek söylememiş olsa da film yapımcılarının elindeki tarihi istedikleri gibi yorumlama yetisinin, kitleleri etkilemede kullanılabileceği sonucu çıkıyor. Etki çapı bu seviyede olan bu sanatın baştan savma icra edilmemesi gerekir.
Türk sinemasının son yıllarında bir yapımcı ortaya çıktı. Bu yapımcı tarihe iz bırakmış yada kıyıda köşede kalmış olayları ve kişileri konu edinen başarılı nitelendirilebilecek filmler ortaya koydu. Filmlerin her birinin kalitesi ayrı ayrı birçok yönden incelenip eleştirilebilir, tartışılabilir ancak genel kanı izleyici tarafından beğenildiği yönünde. Ayrıca yalnızca beğenilme de değil, birçok izleyicinin filmlerin büyüsüne kapılıp anlık yoğun duygusal tepkiler verdiğine şahit olduk. Çünkü ne de olsa kendi tarihinden folklorik öğeler barındıran fazlasıyla sıcak ve büyük oranda gerçek bir film izliyordu seyirci. Ancak önemli nokta seyirciye etkisi değil, yapımcının dürüstlüğü. Şöyle ki genele hitap eden, bir başka deyişle halkın benimseyeceği milli değerlerle ilgili işler üretmenin birçok sebebi olabilir. Fakat ortası yoktur. Yapımcının amacı ya milli değerleri sahiplenme, yüceltme ve halka aktarma gibi onurlu amaçlardan, ya da karşılığı var diye sömürüp üzerinden para kazanmak gibi çıkarcı amaçlardan olabilir. Bahsettiğim yapımcının hangi amaçla yaptığını kesin olarak bilemeyiz ancak nasıl biri olduğundan, hayatını yaşayış biçiminden ya da en önemlisi geçmişinde ortaya koyduğu işlerden yola çıkarak tahminde bulunabiliriz. Bahsettiğim tarzda filmlerden önce yapımcılığını yada yönetmenliğini üstlendiği işlere göz atacak olursak şöyle bir tablo karşımıza çıkıyor; Serdar Ortaç, Mustafa Ceceli ve Bengü gibi pop şarkıcılardan klipler farklı markalardan parfüm reklamları, ağda bandı reklamları, güneş kremi reklamları ve hepimizin bildiği biscolata ve tutku reklamları… Bu tarz işler yapmakta tabiki yargılayacak bir durum yok ancak ortaya koyduğu işler konusunda bu denli az seçici olan birinden milli değerleri koruma veya yüceltme amacı güttüğünü beklemek biraz zor. Zaten son dönemde medyaya yansıyan birkaç olay da söylediklerimi destekliyor. Malum yapımcı 2012 yılında vefat etmiş ünlü bir sanatçının biyografisini film yapmak istemiş ancak sanatçının eşi ve çocukları tarafından dava edilip kaybetmiş. Buna karşı yapımcı "Kişinin ölümüyle kişilik hakları sona eriyor. İyi niyetle ailesinden izin almak istedik. Hiçbir zorunluluğumuz yokken kitabın haklarını aldık. Yaptığım işler itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Filmde rol alan 7 yaşındaki çocuğun bayram sabahı sevincini de çaldılar. Çocuk gala için parlak ayakkabılar aldı. Umutlarını çaldılar.” gibi sözler sarf etmiş. Kendini kurtarmak, daha çok sektörde tutunup bu tarz işlerden para kazanmak istiyor olacak ki sanatçının ailesinden izin almayı kendi iyi niyeti olarak nitelendirirken bir de filmde rol alan 7 yaşındaki bir çocuk üzerinden duygu sömürüsü yapıyor.
Peki biz hangi amaçla yaptığına bakmayıp sadece sonuca mı odaklanmalıyız? Çoğu durumda evet ama anlattığım durumda hayır. Çünkü bu durumda yapımcının yalancılığı ve kolay eğilip bükülebilmesi söz konusu. Yani neyi savunduğunu bilmiyor oluşu para karşılığı çok rahat manipüle edilebileceğini gösteriyor. Bu da tabii ki kitlelere hitap eden birisi için tehlikeli bir durum. Olayları, kişileri veya ideolojileri yanlış yansıtabilir, olmayan olayları olmuş gibi gösterebilir. En azından çoğu geniş bir dünya görüşüne sahip cumhuriyetin değerleriyle sorunu olmayan bir toplum inşa edemediğimiz sürece sınırları olmayan bir sinemadan söz edemeyiz. Ancak bunları başarsak bile hollywood seviyesinde bir sinemaya ulaşmamız mümkün değil. Çünkü kısa ve anlaşılır bir deyişle Hollywood bu işin matematiğini çözmüştür.
Comments